Psikoz krizi nedir ?

Selin

New member
Psikoz Krizi: Bir Akşamın Gecesinde Kırılma Anı

Herkese merhaba, bir konuda sizlerle biraz düşünmek istiyorum. Dün akşam, arkadaşım Zeynep’le uzun bir sohbet ettik. Konu aslında basitti: "Psikoz krizi nedir?" sorusu etrafında döndü. Ama sonrasında öyle derinleşti ki, hepimizi düşündüren bir hikâyeye dönüştü. Bugün de o hikâyeyi sizinle paylaşmak istiyorum. Belki hepimiz biraz farklı şekilde ele alır, ama ben o gecenin karanlıkta bir yansıması olarak düşünmenizi istiyorum.

Hikâyemizdeki karakterlerin her biri, psikoz krizini farklı şekillerde ele alacak. Bir taraf çözüm odaklı, stratejik bir yaklaşım izlerken, diğer taraf daha empatik ve ilişkisel bir bakış açısıyla durumu ele alacak. Farklı bakış açılarıyla bir psikoz krizinin nasıl yaşanabileceğini ve toplumsal olarak bu krizin nasıl şekillendiğini keşfedeceğiz.

Zeynep’in Akşamı: Kırılma Anı

Zeynep, yoğun bir iş gününün ardından evine dönerken içinde bir huzursuzluk taşıyordu. Zihninde düşünceler birbirine karışmıştı, ama ne olduğunu anlayamıyordu. Bazen hayatını düşündükçe her şey anlamsız geliyor, bazen de bir an her şey çok derinleşiyordu. O an, bir psikoz krizinin ilk işaretlerini alıyordu. Zeynep’in geceyi bu şekilde geçireceğini kimse tahmin etmemişti.

Geceyi geçirmesi için sevgilisi Mete'yi aradı. Mete, genellikle olaylara pratik çözümler sunmayı seven biriydi; her şeyin bir yolu vardı ve çözülmediği zaman da ne yapılacağına dair bir plan oluşturulması gerektiğine inanıyordu. Zeynep ona “Kendimi çok garip hissediyorum” dediğinde, Mete hemen bir şeyler yapma gerekliliği duydu.

“Zeynep, neyin var? Bir doktorla görüşmelisin. Bence biraz fazla iş stresinden kaynaklanıyor. Rahatlaman lazım, bir şeyler içelim, birkaç gündür yeterince dinlenmedin,” dedi Mete. Onun çözüm odaklı yaklaşımı, her zaman iyi niyetli ve pratikti. Ama Zeynep’in içinde bir şeyler çok daha derindi. Bir yanda bir kriz olduğunu biliyor, diğer yanda da Mete’nin çözüm odaklı yaklaşımının onu daha da yalnız hissettirdiğini.

Zeynep, Mete’nin yaklaşımını düşündükçe daha da gerginleşti. “Buna nasıl bir çözüm bulabilirim?” sorusu kafasında yankılandı. Ama cevap bulamıyordu. Bir dakika, bir şeyin yanlış gittiğini hissettiği anı hatırladı. Geceyi geçirebilmesi için bir şeyler yapmaya çalışırken, içindeki dünyanın hızla parçalandığını fark etti. Bu bir psikoz krizinin ilk işaretiydi. Zeynep'in hissettiği bu boşluk, dış dünyayla bağını koparma noktasına gelmişti.

Mete’nin Stratejik Bakışı: Çözüm Bulmak ve Kontrolü Ele Almak

Mete’nin perspektifinde, bir sorun varsa bu sorunu çözmek için bir yöntem olmalıydı. O, Zeynep’in yaşadığı ruh halini bir tür karmaşa ve geçici bir stres olarak görüyordu. O an bir plan yapması gerektiğini hissetti ve Zeynep’i yanına alarak ona "sakinleş, biraz eğlenceli bir şeyler yapalım" dedi. Oysa Zeynep’in içinde hissettiği şey sadece "sakinleş" ile geçecek bir şey değildi.

Mete, kriz anlarında çözüm bulmaya odaklanan tipik bir yaklaşım sergiliyordu. Birinci aşama, sakinleşmeye çalışmak, ikinci aşama ise bu ruh halini geçici sayarak normal yaşantıyı devam ettirme çabasıydı. Ancak Zeynep için bu bir "kriz"di ve çözülmesi gereken bir şeyin çok daha ötesinde, varlıkla ve kimlikle ilgili bir kayıp hissiydi.

Mete’nin bakış açısındaki stratejik yön, işin güvenlik ve sonuç odaklı kısmına yönelmişti. Ona göre bir çözüm vardı: durumu kontrol altına almak ve "normal" yaşamı bir şekilde devam ettirmek. Ancak psikozun daha karmaşık bir boyutunun olduğu gerçeğini, o anda fark etmek zordu. Birçok erkek için, psikolojik zorluklar bazen sadece fiziksel bir rahatsızlık gibi algılanabilir ve çözüm odaklı bakış açısı daha baskın olabilir.

Zeynep’in İçsel Dünya: Empatik ve İlişkisel Yaklaşım

Zeynep için, Mete’nin çözüm arayışı sadece bir kaçış gibi görünüyordu. İçinde yaşadığı psikoz krizinin anlamını bir türlü bulamıyordu. Hissedilen boşluk, dünya ile olan bağın kaybolması ve kimlik bunalımı, onun için çok daha karmaşıktı. Her şeyin normal bir şekilde devam etmesini isteyen Mete’nin aksine, Zeynep’in dünyası çok daha derinleşmişti. O an, kendi kimliğini bulma mücadelesi, varlık ve yokluk arasında gidip geliyordu.

Zeynep, kriz esnasında dışarıdan gelen pratik çözümleri anlamıyordu. Onun içsel dünyasında bir kriz vardı ve bu krizi başkalarının anlaması, başkalarının çözmesi çok daha zordu. Zeynep’in ihtiyacı olan şey, birinin ona empatik bir şekilde yaklaşması, onu anlamasıydı. İçsel dünyasını anlatabileceği birine, ya da en azından duygularını yargılamadan dinleyebilecek birine ihtiyacı vardı.

Zeynep, Mete’nin stratejik çözüm teklifini anlamadığı gibi, bu çözümün onun yalnızlığını daha da derinleştirdiğini fark etti. Kendini ifade etmek, onun için çok daha önemli bir hale gelmişti. Zeynep, içindeki bozuk düzeni dışarıya yansıtma ve birinin onu anlayıp kabul etmesi gerektiğini düşünüyordu.

Sonuç: Empatik Yaklaşımlar ve Stratejik Çözümler Arasındaki Denge

Zeynep’in yaşadığı kriz, bize psikozun sadece fiziksel bir durum olmadığını, aynı zamanda bireyin içsel dünyasıyla olan ilişkisini de yeniden sorgulatıyor. Stratejik ve çözüm odaklı bakış açıları, bu tür krizlerle başa çıkarken önemlidir; ancak empatik ve ilişkisel yaklaşımlar, kriz anlarında daha derin bir bağ kurmayı sağlar. Her iki bakış açısı da birbirini tamamlayabilir.

Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Çevrenizde benzer bir durum yaşadığınızda, hangi yaklaşımı tercih ediyorsunuz? Stratejik çözümlerle mi yoksa empatik bir yaklaşım mı daha faydalı olur?